Hayat bir koşturmaca değil midir. En güvenilir yer olan anne karnından ayrılır dünya denilen gülmelerin, ağlamaların, sevinçlerin, kavgaların, adaletin adaletsizliğin olduğu ama bunlara rağmen yaşamaya dört elle sarıldığımız, ölümün korku ve endişesini her an hissettiğimiz aslında acının bizi daha diri tuttuğu yere geliriz.
Acının diri tutması derken bu dünyada herkes sınanır. Aslında bir oyun gibi düşünelim. 1 numaralı oyuncu en sevdiği parası ile sınanırken, 460. oyuncu sağlığı ile sınanması gibi.. Çok oyun oynuyorum zannetmeyin. Benim de sorumluluklarım fazla ona ayıracak zamanım malesef yok.
Evet bende sınandım.Ne ile mi sağlığımla. Fazla düşünmek, çok irdelemek insanı olumsuzluğa sevk eder mi, kötüyü çeker mi.Bilmiyorum ama benim için de böyle birşey oldu diyebiliriz.
Bir sabah hayatınızın ortasına bomba gibi düşer…
CA (ADINI ANMAK İSTEMİYORUM)
Evet nur topu gibi bir hastalığım oldu. İlk ne düşündüm. Hiç birşey düşünmedim ağladım sadece. İş yerimden eve kadar. Can arkadaşlarım benimle birlikte eve kadar geldiler. Eve girerken yalnızdım ama ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Ne olacaktı şimdi, ne kadar ömrüm vardı, umudumu kesmeli miydim, hangi evredeydim, geç mi kalmıştım yoksa erken mi, ameliyat mı olacaktım yoksa kemoterapi mi..İşte tüm bu sorular beynimde bir yer edinmişken zilin sesiyle irkildim. İçeride beni ne bekliyordu, eşime ne diyecektim o nasıl karşılayacaktı. Ama bir an önce yüzleşmeliydim onunla. Beni girdiğim çukurdan alacak mıydı, yoksa….
Kapı aralandı, eşim yüzüme baktı. Ona onay verir gibi başımı salladım. Aslında bu sessizlikte çığlıklarım içimi paramparça ediyordu. Ama beni duyacak bir eş yoktu. Sanki benden fazla yara almış, harap olmuştu. Yanına vardığımda onun korkulu ifadesiyle karşılaştım. Aynı sorular onda da vardı. Belirsizlik. Ne olacaktı, 13 yıllık hayat arkadaşı, acısıyla tatlısıyla bir ömür bir evlat. O da bir çareydi. Eşim hüznüyle hataya düştü neden ben değil de sen dedi ağlamaklı bir ses tonuyla belki de ağlamaklı. Sus dedim sen olsaydı da aynı matem ben olduğumda da. Yine içimiz aynı acımaz mıydı. Ama dedim belki de Allah bunu benim kaldıracağımı düşünmüş ve bana vermiştir.Ama bu kasvet fazlaydı benim için. Hemen gülümsetmek için aldım elime hüznümü fırlattım attım. Eşime döndüm neden benim rolümü çalıyorsun dedim. Sen bana destek olacaksın ben ayağa kalkacağım. Bilmiyordu onun tükenmişliği beni diriltti. İşte o an anladım. Bu yolculukta acıdan beslenip dimdik yürüyecektim. Çünkü insanlara ne kadar da hüzünlerini, gözyaşlarını saklamalarını söylesen de buğulu gözlerini, titrek seslerini gizleyemiyorlardı. Aslında buda beni olumlu yönde etkiledi. Çünkü sebeplerim vardı. Her anını bildiğim, gece yorganını örttüğüm, yüzünden hüznünü, sesinden sevincini hissettiğim süt kokulu yavrum vardı. Ne yapacağını bilmeyen, kaybetme korkusuyla baş edemeyecek eşim, ailesini bu illetten kaybetmiş annem, kardeş acısını bilmeyen kardeşlerim, gölgesinin büyüklüğü kadar yüreğinin sıcacık olduğunu bildiğim babam ve daha fazlası…
Benim serüvenim başlamıştı. Ama daha kime sığınacağımı bilmeden…
(Şimdilik bu kadar, kolay dökülmüyor dilden acılar, yüreğini yakıyor, burnunu sızlatıyor)
Sormak istediğiniz sorular, paylaşmak istedikleriniz olursa bana e-posta atabilirsiniz..
Soru Sorabilirsiniz!
Hayatın zorlukları ve deneyimleri hakkında yazdığım bu metinle ilgili her türlü soru veya paylaşım için buradayım. Düşüncelerinizi, merak ettiklerinizi veya benimle paylaşmak istediklerinizi aşağıda belirtebilirsiniz.
Sormak İçin:
- Zaman zaman hissettiğiniz duygular neler?
- Hayatınızdaki en büyük zorluk neydi?
- Acı ve sevinçlerin sizi nasıl şekillendirdiğini düşünüyor musunuz?
- Yakınlarınızla duygularınızı paylaşabiliyor musunuz?
Her türlü sorunuz veya sohbetinizi bekliyorum!
Yorum bırakın